Başkenti Prag olan Ülke’de nüfusun büyük kısmı ateist olması nedeniyle kiliseler ve manastırlar konser salonu, müze vb santsal faaliyetlerde hizmet vermektedir.
Kristal, cam işlemeleri, granattaşı ve birası ile ünlenmiş olan Çekya’nın halkı sanata ve müziğe düşkünlükleri ile bilinir.
Barok ve gotik mimarinin en güzel örneklerini günümüze kadar koruyabilmiş olan Prag “Altın Kent” olarak da anılır.Mimarisi , atmosferi, tarihi ve kültürüyle romantik ve büyülü bir şehirdir. Eski şehir meydanı , Prag’ın kalbi olarak bilinir ve 1992’den beri UNESCO dünya miras litesindedir. Ortasında Jan Hus heykeli ( teolog ve bir dönem Prag Universitesi rektörü) bulunan meydan , Aziz Nikolaus kilisesi, Tyn kilisesi ve eski belediye sarayı ile çevrelenmiştir.
Eski belediye sarayının tepesinde bulunan Orloj isimli astrolojik saat, 1410 yılında yapışmış ve hala dakik olarak işleyen yeryüzündeki en eski saattir.
St Nicolas Kilisesi
Görülmesi gereken en önemli yerlerden birisi ise Vltava nehri üzerineki Karl köprüsüdür ve üzerinde Barok tarzda 30 heykel bulunmaktadır.
Nâzım Hikmet’in yolu da sürgün yıllarında Prag’a düşer ve en güzel şiirlerini bu kent üzerine yazar.Dostu, Çek şairi Vítezslav Nezval ya da Tayver’le, Slavia Kahvesi’nde yarenlik eder, az ilerdeki Lejyonerler Köprüsü’nden martılara ekmek atarken “Hasretlik cana yetti, pes!” diye yazar ama yalnızca geride bıraktığı ülkesine, geçmiş günlere yöneltmiyordu bakışlarını. Prag’ın eşsiz mimarisini, yeşil külahlı kulelerle isli duvarları, Karl Köprüsü’ne ‘ölen bir yıldızdan uçup gelen kuşlar gibi konmuş’ heykelleri, ıslak rayların üzerinden kayıp giden içi boş, gece yarısı tramvaylarında duyumsanan yalnızlığı da dile getiriyordu şiirlerinde.
Ve hiç kuşku yok, sürgünlük yıllarının en güzel şiirlerinden biri olan ‘Son Otobüs’tü. Öte yandan şairin âşık olduğu, Sonya Danyolova’nın da kentiydi. Sonya çok genç yaşta ölünce acısını şöyle dile getirmişti şair: “Prag’da Üç Leylek Lokantası’nda buluşurduk. / Şimdi, bir yol kıyısında, gözlerim kapalı duruyorum/ sen bir ölüm boyu benden uzak./ Belki Prag’da üç Leylek Lokantası yok,/ ben uyduruyorum”.
Altın Yol, Prag Kalesi’nin en popüler bölümlerinden biri olan yoldur. Kale duvarının iç kısmında yer alan yolda renkli evler bulunmaktadır ve bu evlerde eskiden zanaatçılar işlerini icra etmekteydiler. Bunun yanı sıra bu sevimli evlerin bazıları mağaza, galeri gibi amaçlarla da kullanılmıştır.
Prag Kalesi içerisinde birçok önemli gezi noktası yer alıyor. İhtişamlı Aziz Vitus Katedrali, Eski Kraliyet Sarayı, rengarenk sevimli evlerin yer aldığı Altın Yol, 16. yüzyılda kaleyi canlandırmak için yapılan Bahçeler, I. Ferdinand’ın karısı Anne için yaptırdığı Yaz Bahçeleri, 921 yılında yapılan Aziz George Bazilikası ve içinde bir işkence odasının da bulunduğu Beyaz Kule, kale içinde görebileceğiniz önemli yerlerden bazıları.Prag Kalesi içerisinde yer alan Aziz Vitus Katedrali, şehrin en önemli dini yapılarından. 1344 yılında inşa edilen katedral, inşasından günümüze kadar Prag kral ve kraliçelerinin taç giyme yeri ve ebedi istiratgahı olmuş.
Prag Kalesi’nin önemli bölümlerinden olan Altın Yol, adını 17. yüzyılda burada yaşayan kuyumculardan almaktadır. Protesk bir sokak olan bu yolda II. Rudolf’un muhafızları için yapılan renkli evler hala görülebilmektedir. 19. yüzyılda civarın gecekondularla dolsa da sonrasında eskisi gibi yenilenmiştir. Ünlü Çek yazar Franz Kafka kısa bir süre buradaki 22 numaralı evde yaşamıştır.
Yahudi Mahallesi Josefov: Charles köprüsünden sola dönerek Yahudi mahallesine yönelebilir, eski Yahudi mezarlığını ve burada bulunan sinagogları (toplam 7 sinagog bulunmaktadır) gezebilirsiniz. Prag’ın en zengin semti deniyor burası için. Dünyaca ünlü markaları, lüks butikleri görebilirsiniz burada.
Prag’ın küçük kardeşi olan Cesky Krumlov kalesi ve şehir merkezi ile hiç bozulmamış bir Ortaçağ şehrini andırmaktadır.
Ortaçağ ve barok mimarisine ait birçok eseri içinde barındıran Kutna Hora ise, iç dekorasyonu sadece insan kemiklerinden ve kafatsı ile yapılmış kilisesi ile ünlüdür.
Mineral suları ve kaplıcaları ile ünlenmiş olan Karlovy Vary ( Karlsbad) ve Mariánské Lázně şifalı özelliklerini yer altından gelen şifalı sularına borçlu.
Atatürk dışında, Ruş çarı Petro, Mozart da buraya gelmiş şifa bulmak için… Karlsbad otel’in duvarında Atatürk’ün burada kaldığına dair de yazı var.