ROMA
Aşıklar şehri…Romantizmin başkenti…2800 yıllık medeniyetin beşiği…
Tersten yazıldığında AMOR…adında AŞK saklı olan şehir…
Tiber ve Aniane nehirleri arasında kurulmuş, daracık sokakların arasında birdenbire karşınıza çıkan sürprizlerle dolu meydanlarıyla ünlenmiş, antik Roma’nın izlerinde zaman yolculuğuna çıkmak için turumuza gladyatör savaşlarına ev sahipliği yapmış Kolezyum’ dan başlayıp , dünyanın en büyük arkeoloji alanlarından birisi olan , eski şehirin ticari ve siyasi merkezi Roma Forumu ile devam ediyoruz. Eşsiz mimarisi ile Panteon tapınağı, kralların şehri Palatine Tepesi ve adını meydandaki İspanyol konsolosluğundan almış olan Piazza di Spagna, upuzun merdivenleri ile Trinita dei Monti Kilisesi’ne çıkan ve üzerinde oturup , aşağıdaki Barcaccia çeşmesi’nin etrafındaki kalabalığı seyreden turistleriyle dünyanın gözbebeğidir. Antik Roma’nın dinsel merkezi olan Capitolini Tepesi’nde bulunan Musei Capitoloni’de muhteşem bir yerdir.
Roma’ya giden her turistin, aşk dilemenin yanısıra bu güzel şehire tekrar geri dönme hayalleri ile Trevi Fountain (Aşk çeşmesi)’ne gidip , çeşmeye arkasını dönerek sağ eliyle tuttuğu bozuk parayı sol omuzunun üzerinden çeşmenin önündeki havuza atması da asırlardır geleneksel hale gelmiştir
Geleneksel ve modern kafelerle, restaurantlarla dolu meydanlarda gezerken , beni en çok etkileyen, 16.yy.dan kalma binalarla çevrili olan Piazza Navona. Çeşitli gösteriler sergileyen sanatçıları ve ressamları ile ünlü bu meydanda, Roma’nın en güzel çeşmelerinden birisi olan ve şehirdeki %70 esere imzasını atmış bulunan , ünlü heykeltraş , mimar ve ressam Bernini’nin başyapıtlarından Fontana dei Quattro Fiumi (Dört Nehir Çeşmesi)bulunmaktadır.Çeşme üzerindeki tanrılar Ganj, Nil , Tuna ve Plata nehirlerini temsil etmektedir.
Roma’ya 4 km mesafede bulunan ve Katolik mezhebinin merkezi olan, dünyanın en küçük devleti Vatikan‘ı gezmek için ise mutlaka bir gününüzü ayırmalısınız. Aziz Petrus meydanında yer alan Sistine Şapel ‘ın içersinde Rafael, Leonarda da Vinci, Michalangelo, Bernini gibi en ünlü sanatçıların eserleri arasında Adem ve Havva, Yaradılış, Biliciler ve Peygamberler, Eski Ahitten Kurtuluş Sahneleri ve İsa’nın Ataları, İsa’nın Yaşamından Sahneler, Anahtarların Aziz Petrus’a verilmesi, Musa’nın Yaşamından Sahneler, Botticelli’den Asilerin Cezalandırılması gibilerini sayabiliriz.
Alışveriş açısından da her zevke ve bütçeye hitap eden şehrin Via del Corso, Via Condotti, Via Borgagnana, Via dei Coranari, Via Bocca di leoneLeone Nazionale gibi ünlü caddelerinde gezindikten sonra kalan zamanınızda, Roma’da geçen bir çok filme doğal set olarak hizmet etmiş olan, şehrin en büyük bit pazarı Porta Portese’ye gidebilirsiniz.
Biraz da doğa deyince, şehrin en geniş yeşil alanı olan Villa Borghese ‘de vakit geçirmenizi öneririm.1700 dönümlük alan yayılmış bu parkın içersinde, dünyaca ünlü 3 müze (Galleria Borghese, Villa Giulia ve Galleria Nazionale d’Arte Moderna) hayvanat bahçesi,göl ve birçok heykeli bir arada görebilir, harika bir gün geçirebilirsiniz.
Yemek konusunda yine her bütçeye uygun şehirde, Akdeniz mutfağı ile ünlenmiş olan Osteria Barberi’nin lezzetlerini tatmadan, fettucine imparatoru Il Vero Alfredo’ya gitmeden, Tiramisu kralı Pompi’de birbirinden leziz tiramisu ve dondurmaların tadına bakmadan ve 1760 yılından bu yana hizmet veren Cafe Greco’da espresso içmeden dönmemenizi öneririm.